ADİL YARGILANMA HAKKI
İsa’dan önce 2500 ‘lü yıllarda Babil Kralı Hamburabi adıyla
anılan yasalara göre bir yargıç
yanlış (adil olmayan) bir karar verirse
, sebep olduğu maddi zararı kat be kat karşılamanın yanında itibarı geri iade edilmemek üzere yargıçlık
mesleğinden el çektirilirdi.[1]Artık
bu ve benzeri “kana kan dişe diş” olarak özetlenebilecek kurallar günümüz
evrensel hukuk ilkelerine uygun değilse de hiç bir haksızlığın, insan haklarına
aykırılığın yaptırımsız kalmaması ; suç
ve cezanın yasayla güvenceye alınması
yönüyle halen önemini korumaktadır.
“Cahiliye adetlerini ayağımın altına alıp
çiğniyorum”diyerek kan gütme davalarını
tamamıyla ortadan kaldıran , kölelere ve kadınlara eşit olmasa da şefkatli davranmayı salık
veren Hz.Muhammed, 632 deki Veda Hutbesi’ nde
arap ile yabancının hiçbir farkı olmadığını, birbirine üstünlüğünün
olamayacağını söyleyerek insan hakları konusunda önemli bir aşama
kaydedilmesine neden olmuştur.[2]
1791
Tarihli Fransız Yurttaş Hakları Bildirisi’ nde hiç kimsenin keyfi olarak
yargılanamayacağı ; önceden belirlenmiş kurallara göre ancak yargılanıp
tutuklanabileceği hükmü yer almaktadır.[3]
1791 Tarihli Amerikan Haklar Bildirgesi’ ne göre ise bir sanığın kamuya açık
bir mahkemede , hızlı yargılanma, lehine ya da aleyhine tanıklık edecek
olanlarla yüzleşme hakkı bulunmaktadır.[4]
1849 Tarihli Alman İmparatorluğu Anayasası’ na göre Almanların kanunlar önünde
eşitliğinden Alman olmayanların da yargılarıyla ilgili eşit haklara sahip olduğundan bahsedilmektedir.[5]
1856
Islahat Fermanı’ nda ise duruşmaların açık bir şekilde hızlı , insan haklarına
ve adalete uygun şekilde yapılacağı; tutuklama ve gözaltı sürelerinin mümkün
olduğunca kısa süreli olacağı; işkencenin yasak olduğu aksine davrananların
cezalandırılacağı beyan edilmiştir.[6]
Bağımsız mahkemelerde eşit,açık, ayrımsız yargılanma hakkı 1949
tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde yeralmıştır.[7] İnsan Hakları ve Temel
Özgürlükleri Korumaya Dair Avrupa
Sözleşmesi’nin 6.maddesi Adil Yargılanma Hakkı başlığını taşımaktadır.[8]
Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle
ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak,
demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına,
küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği
gerektirdiğinde, veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine
zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde,
duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı
olarak sürdürülebilir.(m.6/1)
Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal
olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.(m.6/2)
Her sanık en azından şu haklara sahiptir: -
Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda,
anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek; - Savunmasını
hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak; - Kendi kendini
savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer
savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti
gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin
yardımından yararlanabilmek;- İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek,
savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağırılmasının
ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek;- Duruşmada kullanılan dili anlama dışı
veya konuşma dışı takdirde bir tercümanın yardımından para ödemeksizin
yararlanmak. (m.6/3)
Demek ki adil bir yargılamadan söz edebilmek için ;
-
Önceden yasa ile kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir
mahkeme olmalı;
-
Yargılama
açık yapılmalı; yargılamanın açık
olması asıl, kapalı yapılması kanunda sayılan gerekçelerle ve istisnai olmalı
-
Yargılama makul süreyi aşmamalı ve karar hakkaniyete uygun olmalı ;
-
Herkes “masumiyet karinesi”nden yararlanabilmeli;
-
Her sanığın, hakkındaki suçlama hakkında
bilgilenmek, savunmasını yapabilmek için
gerekli süre ve kolaylığa sahip olmalı ; müdafi tutabilmeli, maddi
durumun elvermemesi halinde adli
yardım hizmetinden yararlanabilmeli
; tanıklarını dinletebilmeli, tüm
tanıklara sorular yöneltebilmeli ve
gerekirse bir tercümanın yardımından yararlanabilmelidir.
“Yargılamanın adil olması kadar, makul
bir sürede yapılması da önemlidir. 6. madde herkese makul bir süre içinde
duruşma garantisi verir. AİHM garantinin amacının "mahkemedeki
yargılamanın tüm taraflarını çok uzun usul gecikmelerine" karşı korumak
olduğunu belirtmiştir." Garanti ayrıca "adaletin etkinliğini ve
inandırıcılığını zedeleyebilecek gecikmeler olmaksızın sağlanmasının öneminin
altını çizer. " Makul süre şartı, dolayısıyla, makul bir süre içinde ve
adli bir karar yoluyla kişinin medeni hukuka ilişkin olarak ya da itham
edildiği suç nedeniyle içinde bulunduğu güvensiz durumun giderilmesini teminat
altına alır: bu, ilgili kişinin menfaatine olduğu kadar yasal kesinlik için de
gereklidir.
”[9]
Konuyla ilgili anayasa ve yasalarımızdaki
düzenlemeler,kısaca : Mahkemeye başvuru hakkı ( AY.madde 40) , adil yargılanma
hakkı ( AY. Madde 36) , bağımsız ve tarafsız mahkemelerde yargılanma hakkı (
AY.madde 138 vd.), yargılamanın makul sürede yapılması (CMUK madde 219), açık-aleni
yargılanma hakkı , gerekçeli karar hakkı ( AY.madde 141, CMUK madde
260,261) , Masumiyet karinesi ( AY.madde 38), sanığın isnat edilen suçu öğrenme
hakkı ( CMUK madde 135 ) ,savunma için yeterli zaman ve kolaylıkların
sağlanmasını talep etme hakkı ( CMUK madde 209 vd.), kendisini avukatla
savunma, adli yardım talep etme hakkı ( CMUK madde 136 vd.), ücretsiz tercüman
talep etme hakkı ( CMUK madde 252) vb. mevzuat. Kaldı ki ,İnsan Hakları ve
Temel Özgürlükleri Korumaya Dair Avrupa
Sözleşmesi ( AİHS) iç hukukta doğrudan uygulanabilir
sözleşmelerdendir.Bu sözleşme ve ek protokoller Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
( AİHM) [10]nin
denetiminde işlemektedir.Türkiye dahil taraf devletler bu mahkemenin bağlayıcılığını
kabul etmiş durumdadırlar.[11] Bir dosyanın AİHM de
işleme alınabilmesi için iç hukuk yolları tüketilmesinden itibaren 6 ay içerisinde başvurunun yapılması
gerekir.[12]
Şehrin çok dışında bir adliye de ;
Bir Cezaevi’nin içinde ya da bitişiğinde;
Mahkeme salonunda , içinde dışında
pek çok yerde mobese kameralarla herşeyin izlenmesi, kaydedilmesi ;
Bunlara ilaveden duruşma salonunda
tavandan aşağıya indirilen herkesin, avukatların kişisel ve aleni konuşmalarını
net bir şekilde alan mikrofonların ve kayıt cihazlarının bulunması ;
Duruşma salonuna girerken
avukatların ve o kapıyı kullanmak zorunda olan herkesin ayakkabılarına
vaarıncaya kadar çıkartılarak kontrol edilmesi ;
Yakalama ve tutuklama kararlarının
ayrı ayrı değerlendirilmesi yerine genel
ve soyut nedenlerle ve topluca verilmesi ;
Avukatların konuşma sürelerinin
kısıtlanması; mahkemeye gelen bazı deliller üzerinde bilirkişi incelemesi
yaptırılmaması;
Delillerin toplanması ve
değerlendirilmesi ve savunma aşaması tamamlanmadan süratle son mütalaya gelinmesi ;
Vb. pek çok durum ayrı ayrı ve tek
başına adli yargılanma hakkının ihlali olarak nitelendirilebilir mi? Yukarıda
sayılan herbir durum savunma hakkının kısıtlanması sonucunu yaratıyorsa elbette
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucunu doğurabilir. Kaldı ki bu
sayılanlar hepsi aynı yerde ve aynı
yargılama için gerçekleşmekte ise
yargılamanın adil olduğunun ispatı
kolay olmayacaktır.
“Savunma ,tarihsel işlevini yerine
getirirken, adil yargılanma,silahların eşitliği, kişi hak ve özgürlüklerinin
korunması, masumiyet karinesi gibi temel
hukuk ilkeleri bunun kaynağını oluşturuyor.Ama asıl önemli olan , savunmanın
bağımsız ve hukuktan yana konumudur,çünkü savunma kuşatılamaz.”[13] demek, yargı ve savunma
üzerinde yürütmenin tahakküm kurmasını ne şekilde etkileyebilecektir?
Hukuk Fakültelerinin hızla
çoğalması; aynı hızla yeterli ve yetenekli öğretim kadrosunun
yetiştirilememesi ; hakim ve savcı
mülakatlarında objektif kritelerin uygulanmaması ; hiçbir hukuk formasyonu
olmayan, hukuk muhakeme yeteneği gelişmemiş mezunların bilgi ve tecrübelerinin
artırılması için Baro’ların çaba ve imkanlarının da sınırlı oluşu vb. pek çok
bileşenden oluşan sorunların çözümü yönündeki her adım da
aslında adil yargılanmanın önündeki engellerin aşılmasına da katkı
sağlayacaktır.Çünkü, “bağımsızlık ancak bilgisizlikten ve keyfilikten arınmış ,
iyi eğitimli uygulayıcılar eliyle gerçekleşebilir.”[14] İyi eğitimli, nitelikli
hukukçular ancak adalete güvenin sağlanmasını ve korunmasını sağlayabilirler.
Nitelikli, iyi eğitimli hukukçular
ister hakim olsun, ister savcı, ister avukat, birbirinden hukuksal konularda
görüş ve deneyim alışverişinde bulunmaktan
çekinmezler; hukukçular arasındaki bu diyaloğun gerek savunma , gerek
sav ve gerekse yargı görevinin kutsallığına gölge düşürmeyeceğini
bilirler.Hakim, savcı ve avukatların yemekhaneden tutun, otoparka, asansörden,
tuvalete varıncaya kadar ayrılması ile yargının “bağımsız” olamayacağını
bilirler; koridorlarına kırmızı halı döşetmenin adaletin yüceltilmesine katkı
sağlamadığını da.Bu nedenle “adil yargılama hakkını nitelikli yargılama hakkı
ile birlikte düşünerek bireylerin nitelikli hukukçular tarafından yargılanma
isteklerini içeren bir insan hakkı boyutunda kabul edip tanımak gerekir....”[15] AİHS.nin 6.maddesine yani
adil yargılanma hakkının ihlali” nedeniyle
bu konuda sabıkalı ülkeler ve ülkemiz büyük tazminat cezalarına
çarptırılmaktadır. Ülkemiz açısından bu
cezaların azalmak yerine artacağı görülüyor.İşin acı tarafı bu haksızlık ve
hataları yapanlar, gerekli önlemleri
alabilecek mevki ve durumdayken almayanlar yerine bu tazminatın namuslu
vatandaşların ödediği vergilerden karşılanacak olmasıdır.Herşeyin birbirine
bağlı olduğu küreselleşen dünyamızda ,toplumsal sistemimizdeki herhangi bir
aksama ya da düzelme evrensel hukuksal düzlemde de aynı şekilde yansımasını
bulmaktadır; bu nedenle adil ve nitelikli yargılanma hakkı sadece ülkemizin
değil, sadece vatandaş olanın değil, tüm insanların en temel hakkıdır ;
savunulmalıdır!.
Av.İhsan
BERKHAN
23.06.2012-İstanbul
[1] “Hamburabi Kanunları Madde 5: Eğer bir yargıç bir davaya bakar ve bir
karara varırsa verdiği hükmü yazılı olarak takdim eder; daha sonra verdiği
kararda bir hata ortaya çıkarsa ve bu kendi hatasından kaynaklanırsa o zaman
davada onun tarafından kararlaştırılan para cezasının on iki katını öder ve
halka ilan edilerek yargıçlık makamından el çektirilir ve bir daha asla
yargıçlık icra etmek için oraya oturamaz.” Kaynak: www.kazanci.com.tr
[2] 632 Veda Hutbesi : “...Ey nas! Beni dinleyin sonra bu mevkide sizinle
bir daha buluşamam. İslamiyetten önceki zamana ait bütün cahiliyet adetlerini
ayağımın altına alıp çiğniyorum.Bir arabın, arap olmayan yabancıya, bir
yabancının bir araba üstünlüğü yoktur. Çünkü bütün insanlar Adem oğullarıdır.
Adem de topraktandır...”
[3] 3.9.1791 Tarihli Fransız İnsan
ve Yurttaş Hakları Bildirisi Madde 7 : “Bir kimse, ancak yasanın belirlediği
hallerde ve yasanın öngördüğü şekillere uyularak suçlanabilir, yakalanabilir ve
tutuklanabilir. Keyfi emirler verilmesini isteyenler, keyfi emirler verenler,
bunları uygulayanlar ya da uygulatanlar cezalandırılır. Ancak yasaya uygun
olarak yakalanan, yasaya uymaya çağrılan her yurttaş anında itaat etmelidir,
direnirse suçlu olur.
[4] 15.12.1791 Amerikan Haklar Bildirgesi
Madde 6 : “Cezai davaların tümünde, sanık, kamuya açık ve hızlı bir şekilde
yargılanma hakkına, kanunda daha önceden belirlenen bölgelerden ve suçun
meydana geldiği bölgeden oluşturulacak tarafsız bir jüri ile yargılanma
hakkına, suçlamanın niteliği ve nedenleri hakkında bilgilendirilme hakkına,
kendi aleyhinde şahitlik edenlerle karşı karşıya gelme hakkına, kendi lehine
şahitlik edecek olanların zorla şahitlik için getirilmeleri hakkına ve
savunmasının yapılması için bir dava vekilinin yardımının sağlanması hakkına
sahiptir.”
[5] 1849 Alman Halkının Temel
Hakları Alman İmparatorluğu Anayasası
Madde 137. “Kanunlar önünde, sınıflar arasında hiçbir ayrım söz konusu
değildir. Bir sınıf olarak soyluluk ilga edilmiştir. Almanlar kanunlar önünde
eşittir. Bir kamu görevi ile bağlantılı değilse bütün unvanlar ilga edilmiştir
ve hiçbir zaman yeniden kullanılamayacaktır. Kamu görevleri eşit bir biçimde
tüm kalifiye elemanlara açıktır. Ordudaki görevler için de aynı şey geçerlidir.
Vekil tayin etmeye müsaade edilmez” Madde 188. “Almanya'daki Alman olmayan etnik
grupların ulusal gelişimleri garanti altındadır, özellikle kendi bölgelerinde
dilleriyle, kiliseleriyle, eğitimleriyle, iç yönetimleriyle ve yargılarıyla
ilgili eşit haklara sahiptirler.”
[6] 18.02.1856 Islahat Fermanı Madde 7: “...Duruşmalar açıktır. Tanıklar
kendi inanç ve mezheplerine uygun olarak yemin ederler”.” Duruşmalar sür'atle
tamamlanarak tutanaklar ülkede mevcut tercümanlara tercüme ettirilir. Davalar
insan haklarına ve adalete uygun şekilde sonuçlandırılır.
Tutuklama ve göz altında bulundurma mümkün olduğunca kısa süreli
olmalıdır.Hapishanelerde işkence, eziyet ve cismani ceza uygulanması kesinlikle
yasaktır. Aksine davrananlar veya emredenler cezalandırılırlar..”
[7] 27
Mayıs 1949 da Resmi Gazete de yayınlanarak Türkiye açısından da yürürlüğe giren
10 Aralık 1948 Tarihli İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi’ nin 6-12
maddeleri : Herkesin, her nerede olursa olsun,
hukuksal kişiliğinin tanınması hakkı vardır.(m.6) . Herkes yasa önünde eşittir
ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına
sahiptir. Herkesin bu Bildirgeye aykırı her türlü ayrım gözetici işleme karşı
ve böyle işlemler için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı
vardır.(m.7) Herkesin anayasa yada yasayla tanınmış temel haklarını çiğneyen
eylemlere karşı yetkili ulusal mahkemeler eliyle etkin bir yargı yoluna
başvurma hakkı vardır.(m.8) Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve
sürgün edilemez.(m.9).Herkesin, hak ve yükümlülükleri belirlenirken ve
kendisine bir suç yüklenirken, tam bir şekilde davasının bağımsız ve tarafsız
bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır.
Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin
tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça,
suçsuz sayılır.Hiç kimse işlendiği sırada ulusal yada uluslararası hukuka göre
bir suç oluşturmayan herhangi bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu sayılamaz.
Kimseye suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza
verilemez.(m.11) ve Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna ya da
haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz, şeref ve adına saldırılamaz.Herkesin
bu gibi karışma ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.
[8] 4 Kasım 1950 de Roma’ da imzalanan 3 Eylül
1953 de yürürlüğe giren ; Türkiye’nin 4 Kasım 1950 de imzalayıp 10 Mart 1954 de
çekinceli olarak onayladığı 19 Mart 1954 de Resmi Gazete de yayınlanarak
yürürlüğe giren İnsan Hakları ve Temel
Özgürlükleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesi
11 Mayıs 1994 tarihinde imzaya açılarak 11
Nolu protokol ile yeniden düzenlenmiş 1 Kasım 1998 de yürürlüğe girmiştir.
Bu düzenleme Türkiye açısından 22 Mayıs 1997 de yürürlüğe girmiştir.Bu
sözleşmenin 6.maddesi Adil Yargılanma Hakkı başlığıyla düzenlenmiştir.
[9] Makale : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı ; Hazırlayan Bigadiç Cumhuriyet Savcısı Zeki ÖZ ; “Süre ,Medeni hukuk davalarında yargılamanın başlatılması,yani davanın yetkili yargı makamı önüne götürüldüğü tarihte, ceza davalarında ise suçlamanın yapılması ile işlemeye başlar . Ancak burada suçlama kavramı mahkemeden önceye ithamdan veya süpheli sıfatını almasından sonra da başlayabilir. Sürenin Bitimi ise mümkün olan en yüksek mahkemede yargılama sona erdiğinde, yani karar nihai hale geldiğinde sürenin işleyişi durur. AİHM, yargılamanın süresini Taraf Devletin bireysel başvuru hakkını tanıdığı tarihten itibaren inceler ancak söz konusu davanın o tarihte hangi durum ve aşamada olduğu da dikkate alınır. Ayrıca bazı durumlarda davanın bitmesi şartını da aramaz. Çünkü başvuru tarihinde dava bitmemişse ve çok uzun süre geçmişse bu durumda davanın sonuçlanması da makul sürede bittiği manasına gelmeyeceğinden mahkeme konuyu inceler.AİHM, içtihadında belirli bir süre değerlendirmesinde neyin makul olduğunu tanımlarken şu faktörlerin göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtir: davanın karmaşıklığı, başvurucunun davranışı, adli ve idari makamlarının davranışı ve başvurucu için neyin yitirilebileceği” Kaynak : http://www.hukukforum.com/showthread.php?p=984
[10] Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), uluslararası bir teşkilat olan Avrupa Konseyi'ne
bağlı olarak 1959
yılında kurulmuş uluslararası bir mahkemedir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek
protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda
bireylerin, birey gruplarının, tüzel kişiliklerin ve diğer devletlerin, belirli
usulî kurallar dahilinde başvurabileceği bir yargı merciidir. Avrupa Konseyi'ne
üye olan ve aralarında Türkiye, Rusya,
Sırbistan,
Gürcistan
ve Azerbaycan'ın
da bulunduğu 47 Avrupa devleti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yargı
yetkisini tanımaktadır. Mahkeme, Fransa'nın
Strasbourg
şehrinde bulunmaktadır.Avrupa Birliği'nin
günümüzde Avrupa Konseyi'ne ait bayrağı kullanıyor olması
çeşitli kafa karışıklıklarına yol açmakla birlikte, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Avrupa Birliği'nin değil, hemen hemen tüm
Avrupa devletlerinin üyesi olduğu ayrı bir uluslararası teşkilat olan Avrupa Konseyi'nin
organıdır.Kaynak : http://tr.wikipedia.org/wiki/Avrupa_%C4%B0nsan_Haklar%C4%B1_Mahkemesi
[11] Makale :Uluslararası Anlaşmaların Türk Hukuku ndaki Yeri , Rona AYBAY, Kaynak : http://portal.ubap.org.tr/App_Themes/Dergi/2007-70-320.pdf
[12] Bir kişi Mahkemeye başvurabilmesi için öncelikle kendi ülkesinde hakkını araması,yani iç hukuk yollarını tüketmesi gerekmektedir.Kişiler,iç hukukta haklarını aradıktan sonra ve bu konuda olumsuz nihai kararı aldıktan sonra 6 ay içinde yazılı olarak Strasbourg'ta bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmalıdır.Mahkemenin yargılama dili İngilizce veya Fransızca'dır.Ancak,Başvuru Mektubu Konsey Üyesi Devletlerin Birinin Diliyle(Misal Türkçe) de yazılabilir.Mahkeme,Yapılan Başvuruları Ön Koşullarda İnceler,bir eksiklik görmezse başvurunun esastan incelenmesine karar verir.Ön koşulları taşımayan başvuruların reddine karar verilir.Bu karar kesindir,karşı başvuru yolu yoktur. http://tr.wikipedia.org/wiki/Avrupa_%C4%B0nsan_Haklar%C4%B1_Mahkemesi
[13] BAYRAKTAR,Köksal,Prof.Dr. Makale: Savunma Kuşatılamaz., Güncel Hukuk Dergisi, Mayıs 2012/5-101,sf.7
[14] GÜRSELER, Güneş,İ.Av., Makale: Nitelikli Yargılanma Hakkı”, Güncel Hukuk Dergisi, Mayıs 2012/5-101,sf.8
[15] GÜRSELER, Güneş,İ.Av,a.g.e.,sf..8
( NOT BU MAKALE İSTANBUL BAROSU DERGİSİNDE YAYINLANMIŞTIR).